31 Mayıs 2016 Salı

Hindistan bizi çağırıyor

Ne zaman çarşıya çıksam kitapçıların gezi ve seyahat kitapları bölümlerini ziyaret etmeden yapamam. Yeni bir kitap çıkmış mı diye mutlaka raflara göz atarım. Genelde raflardaki kitaplar hep aynıdır. Geçtiğimiz günlerde kitapçıya uğradığımda daha önce görmediğim yeni bir kitap görünce hemen kaptım. Kitabın giriş bölümünde şöyle diyordu yazar;
"..,doğuya yapılacak yolların kararları daha hızlı, daha plansız alınıyor sanki. Adeta zamanı gelince doğu seni çağırıyor." "...Hindistan'a bir gün gideceksen, o zaten seni kendine getireceği zamanı hayatta beklemediğin bir anda da olsa önüne atar"
Bizim de Hindistan'a gitmeye karar vermemiz aynen böyle oldu.

2015 yılının ilk aylarında Güney Amerika'dan döndükten sonra anılarımızda daha seyahatin canlılığı devam ederken o hızla iki ayrı gezi programı daha yaptık. İlkini aynı yıl Kasım ve Aralık aylarını kapsayacak Avusturalya ve Yeni Zelanda seyahati, ikincisini ise 2016 yılının Nisan ayında tekrar Güney Amerika olarak belirledik. Ama hayatınızda gelişen bazı olaylar karşısında yapmak istediğiniz şeyler için zaman ayırmak her zaman mümkün olmayabiliyor. Nitekim ailemizde aniden ortaya çıkan bir sağlık problemi nedeniyle bu iki seyahati de iptal etmek durumunda kaldık. 2016 yılına girdikten sonra şartlar biraz daha uygun hale gelmiş, kısa süreli de olsa bir yerlere gitme şansımız doğmuştu. İşte bu günlerde aklımıza birden Hindistan düşüverdi. Nasıl olduğunu anlamadan onbeş gün içinde vizeler, uçak ve otel rezervasyonları tamamlandı. 
Başlangıçta Hindistan'a gidiş ve dönüşümüzü THY'nin Delhi'ye olan direkt seferi ile yapmayı düşündük. THY'nın Atatürk Hava Limanı'ndan 19:45'te kalkan uçağı 5 saat süren bir uçuş sonrası Delhi'ye sabaha karşı 05:00'te iniyordu. Dönüşte ise Delhi'den sabah 06:15'te kalkan uçağın İstanbul'a varışı 10:30 idi. Gidişte sorun yoktu ama dönüş saati bize çok ters gelmişti. Gecenin bir vakti havaalanına gitmek hiç işimize gelmiyordu. Uykusuz geçen bir geceden sonraki gün tam bir perişanlık oluyordu. Ne yapsak diye düşünürken aklımıza dönüşü Katmandu üzerinden yapmak geldi. THY'nin TK727 sefer sayılı uçağı Katmandu'dan öğle saatlerinde kalkıyordu. Kararımızı verdik. Gidişimiz Hindistan'a olacak, Nepal'den dönecektik. Böylece kısa süreli de olsa Nepal'i de görmüş olacaktık.
Rotamız şöyle idi; 6 Şubat akşamı THY'nin TK716 sefer sayılı uçağı ile Delhi'ye uçacaktık. Delhi'de 2 gece kaldıktan sonra karayolu ile Agra'ya gidecek,Agra'da bir gece kaldıktan sonra tekrar Delhi'ye dönecektik. Takip eden gün programımızda Varanasi'ye gidiş vardı. Varanasi'ye üç gece ayırmıştık. İki tam gün orası için yeterli gibi idi. Daha sonra Varanasi'den Delhi aktarmalı olarak Katmandu'ya uçacak, burada da üç gece kaldıktan sonra 17 Şubat'ta Türkiye'ye dönecektik. 



Programımızı bu şekilde kesinleştirerek tüm uçak ve otel rezervasyonlarımızı tamamladık.
Bu arada vize işlerini de halletmemiz gerekmişti. Nepal, Türk vatandaşlarına ülkeye girereken vize veriyordu. Sorun yoktu. Ama Hindistan için vize almamız gerekecekti. Hindistan'ın İstanbul'daki konsolosluğunun Web sitesinden randevumuzu aldık. Randevu tarihi gidiş tarihimizden üç gün önceye geliyordu. Ya bir sorun çıkarsa diye az da olsa endişeleniyorduk. İstenen belgelerle 3 Şubat'ta Taksim Elmadağ'daki Konsolosluk ofisine giderek müracaatımızı yaptık. Vize ücreti olarak kişi başı 42 USD. ödedik. Neyse, bir sonraki gün vizelerimiz çıktı. Artık üç aylık tek girişli Hindistan vizemiz hazırdı. 
Bütün hazırlıklarımızı tamamlayarak 6 Şubat Cumartesi günü saat 17:00'de Ataköy'deki evimizden hareket ettik. Önümüzde ani bir kararla verilmiş gidiş ve dönüşle birlikte toplam 12 gün sürecek bir seyahat vardı. Hindistan'ın tozlu yolları bizi bekliyordu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder