24 Nisan 2016 Pazar

Adı gibi şirin Şirince

İzmir'den Kuşadası'na giderken Selçuk İlçesinden iç kısımlara doğru bir yol ayrımı dikkat çeker. Kavşakta "Şirince" 8 km. levhası vardır. Baharda bu yol sizi yemyeşil çayırların arasından, mandalina ve zeytin ağaçlarının, üzüm bağlarının süslediği tepelerin yamaçlarından bir vadiye çıkarır. Vadiye doğru inen yolun sonunda şirin mi şirin bir köy gözünüze çarpar. Daha yamaçtan inerken beyaz boyalı, pencereleri ahşap çerçeveli evleri ile bu köy sizi büyüler. 

20 Nisan 2016 Çarşamba

Avusturya Alp Gölleri

Salzburg
Avusturya'nın tabiat olarak bence en güzel bölgelerinden biri Salzburg ve civarı. Almanya sınırının bitişiğinde Salzach nehri üzerinde kurulmuş bu şehir konumu ve bulunduğu coğrafya açısından görülmeye değer. Şehrin doğusunda bulunan "Salzkammergut" adı verilen bu yerde onlarca göl var. Bu göllerin bir kısmı Tuna nehri havzasında bulunuyor. Bir kısmı ise Avusturya Alpleri'nin içlerine doğru yayılmış, irili ufaklı Alp gölleri. Etraflarında çok güzel ve şirin yerleşim yerleri var. Geçtiğimiz yıllarda Avusturya'ya yaptığımız bir gezide Viyana'dan Salzburg'a gelmiş ve bir araba kiralayarak bu bölgeyi gezmiştik. 

15 Nisan 2016 Cuma

Seyahat Kararı

Her şey 2014 yazında Çanakkale’de başladı. Yaz günlerinin sonuna doğru sonbaharı karşılamaya hazırlanırken eşim Feride ile birlikte balkonda bir yandan son yıllarda yaptığımız seyahatleri anıyor, bir yandan da önümüzdeki yıllarda görmek istediğimiz ülkelerle ilgili seyahat programları üzerinde sohbet ediyorduk. Dünya çok büyüktü ve bizim de gerek zaman gerekse imkanlarımız doğrultusunda gezip görmek istediğimiz ne çok yer vardı . Geçtiğimiz bir yıl içinde iki torunumuz dünyaya gelmişti. Uzun sürecek bir seyahat planlamak ne kadar doğru olurdu. Sonuçta çocuklarımız ve torunlarımıza da zaman ayırmamız gerekiyordu. Diğer taraftan hayat bize hayallerimizi gerçekleştirmeyi, ertelemememiz gerektiğini 12 yıl önce öğretmişti. Ellili yaşlarda olan bizler acaba 10 yıl sonra bugünkü enerjimizi, yeni yerler keşfetme heyecanını kendimizde bulabilecekmiydik.

Seyahat Hazırlıkları



2014 yılının bir yaz akşamı Çanakkale'de kararını verdiğimiz Güney Amerika seyahati için sıra gezinin detaylarını hazırlamaya gelmişti.

Güney Amerika hakkında bugüne kadar bildiklerim çok sınırlı olduğundan detaylı bir araştırma yapmanın gerekli olduğunu düşünüyordum. Bu amaçla piyasada kıtayı dolaşan gezginlerin yazdığı kitapları araştırdım. Ne yazık ki bu konuda çok fazla kaynak bulamadım. Bulabildiklerim sadece Şeref Pınarcı ve Okan Okumuş’un “Latin Amerika” adlı kitapları oldu. Bu kitaplardan büyük ölçüde yararlandığımı söylemeliyim. Eylül ayında bu kitapları bitirdiğimde Güney Amerika artık benim için yabancı bir yer olmaktan çıkmıştı. Sıra gezi tarihi ve rotayı hazırlamaya gelmişti.

Buenos Aires

Seyahatlerde gece geç yatsanız bile sabah erkenden uyanmanız gerekir. Çünkü zaman kısıtlıdır ve bu kısıtlı zaman dilimine sığdıracak çok şey vardır. Uçağımız bir önceki akşam saat 22:30 da Buenos Aires’in Uluslararası Ezeize Havalimanına inmiş, pasaport kontrolü ve valizlerin alınmasını takiben bir taksi ile otele varışımız gece yarısını bulmuştu. Buna rağmen sabah uyandığımızda kendimizi dinlenmiş hissediyorduk. 

Otelimiz şehrin oldukça merkezi bir yerinde, Mayıs Meydanı ile Obelisk (dikilitaş) arasındaki Avenue Diagonal üzerinde idi.

Mayıs Meydanı'ndan Mayıs Bulvarı'na



Buenos Aires'deki ilk günümüzde şehir turunu tamamladıktan sonra kısa bir yürüyüş ile şehrin en çok ziyaret edilen mekanlarından biri olan "Plaza De Mayo" ya (Mayıs Meydanı) vardık. Meydan'ın ünü pembe rengi ve koloniyal mimarisi ile dikkat çeken "Casa Rosada" (Başkanlık Sarayı)'ndan geliyor. Arjantin Devlet Başkanı Juan Peron'un 1945 yılında tutuklanmasının ardından eşi Eva Peron bu sarayın balkonundan 300 bin kişiye hitap ederek eşinin serbest bırakılmasını talep etmiş. 

Recoletta

Buenos Aires'teki 2. günümüzde otelde aldığımız kahvaltıdan sonra bir taksiye atlayarak şehrin elit kesiminin yaşadığı Recoletta semtine geldik. Buraya gelişimizin esas nedeni adını semtten alan mezarlığı gezmekti. 2004 yılında yaptığımız Rusya seyahatinde, içinde Nazım Hikmet'in de mezarının bulunduğu Moskova'daki mezarlığı ziyaret etmiş, buranın temizliği, düzeni ve gösterilen özenden çok etkilenmiştik. Buenos Aires'teki  Recoletta mezarlığı ise adeta bir açık hava müzesi idi. Herbir mezar için ayrı bir sanat eseri demek yanlış olmazdı.

La Boca

Buenos Aires’in hareketli ve renkli kimliğe sahip olan bölgesi neresidir diye sorduğunuzda alacağınız cevap “La Boca” semti olur. Cıvıl cıvıl insanları, sokaklarda tango yapan çiftleri ve rengarenk boyalı evleri ile bir başka dünyada zannedersiniz kendinizi.

Bir öğle vakti kendimizi La Boca semtinin Caminito denilen bölgesinde bulduk.

Montevideo'da bir gün



Buenos Aires kıtanın iç kısımlarından gelen Rio Parana ve Rio Uruguay nehirlerinin Atlas Okyanusu'na kavuştuğu Plata Körfezi'nin güney sahilinde yer alıyordu. Bu iki nehir denize karışmadan önce muazzam bir delta oluşturmuştu. Tigre Deltası. Körfezin hemen karşı kıyısında yani kuzey yakasında ise Uruguay kıyıları vardı. Bu kadar yakınken Uruguay'ın başkenti Montevideo'yu görmeden buralardan gitmek olmazdı. 

14 Nisan 2016 Perşembe

Iguazu'ya gidiş

Montevideo'dan kalkan uçağımız saat 16:00 sularında Buenos Aires'in Ezeize Havaalanına inmişti. Montevideo'ya giderken valizlerimizin bir kısmını otelde bırakmıştık. Yanımızda sadece iki küçük kabin içi çantamız vardı. O yüzden valizler için beklememiştik. Pasaportumuza ikinci kez Arjantin giriş mührü vurulduktan sonra hemen bir taksi ile kaldığımız otele ulaştık. Yarın sabah Iguazu Şelaleleri'nin Arajantin tarafında bulunan Puerto Iguazu'ya hareket edecektik. 

Iguazu Şelaleleri - Arjantin

Sabah otelde aldığımız güzel bir kahvaltıdan sonra bizi Iguazu Milli Parkı'na götürecek taksi geldi. Şöförümüz Wilson Escobar ile tanıştık. Otel açıldığından bu yana bu taksi ile çalışıyorlarmış. Lobideki kız Wilson için çok olumlu konuştu. Nitekim, Iguazu'da kaldığımız süre boyunca kendisinden çok memnun kalacaktık. Wilson Escobar son derece kibar, uyumlu bir kişiliğe sahipti. 
Bizi ağaçlarla kaplı yollardan Iguazu Milli Parkı'nın Arjantin tarafındaki girişine götürdü. Gezimizi bitirdikten sonra parkın içinde bulunan Sheraton Otelinin lobisinde buluşmak üzere sözleştik. 

Iguazu Şelaleleri - Brezilya

Bugün Iguazu Şelalelerini Brezilya tarafından görmek için Brezilya'ya geçecektik. Bugüne kadar yaptığımız yurt dışı seyahatlerde Türkiye'den giriş ve çıkışları hariç tutarsak kara yolu ile yapacağımız 4. sınır geçişi olacaktı. Uzakdoğu'ya yaptığımız bir seyahatte Kamboçya'dan Tayland'a geçmiştik. Ayrıca Hırvatistan'dan Karadağ ve Bosna Hersek'e geçişlerimiz olmuştu. Bu geçişlerimizi gurup halinde ve rehber eşliğinde yaptığımızdan rahatsızlık hissetmemiştik. Bu sefer ilk defa kendi başımıza geçecek olduğumuz için önceden sıkı bir araştırma yapma gereği duymuştum. Okuduğum yorumlar beni bayağı tedirgin etmişti. 

Rio De Janeiro-1

Bugün Iguazu Şelalelerinin bulunduğu bölgeden ayrılıyorduk. Azul Havayolları'nın 4492 sefer sayılı uçağı ile 12:45 de Foz De Iguazu Uluslararası Havalimanı'ndan kalkarak Sao Paulo'ya 80 km. mesafedeki Campinas Havalimanı'na inecek, burada yaklaşık 2 saat bekledikten sonra yine Azul Havayolları'nın 4016 sefer sayılı uçağı ile Rio De Janeiro'ya uçacaktık. Bilet fiyatının uygun olması nedeniyle aktarmalı gitmeyi tercih etmiştik.
Uçağımız saat 17:00 sularında Rio De Janeiro'nun denizin doldurularak üzerine inşa edildiği Santos Dumont Havalimanı'na indi. Bir taksiye atlayarak Rio'nun ünlü Copacabana Plajı'nın girişindeki otelimize ulaştık. Rio'da iki tam günümüz vardı. Bu iki günden birinde şehir turu yapacak, akşam samba gecesine katılacak, diğer gün ise şehri dolaşacaktık. Havanın elverişli olması halinde denize girmeyi bile düşünüyorduk.

Rio De Janerio - 2



Bugün Rio'daki ilk günümüzdü. Otelde aldığımız kahvaltıdan sonra bir taksiye atlayarak şehrin merkezi olarak gecen "Lapa" bölgesine gittik. Sokaklarda kalabalığa karışarak dolaştık. İstanbul'daki Mahmutpaşa benzeri çarşılarda yöresel ürünlerin satıldığı küçük küçük dükkanlara girip çıktık. Vaktin nasıl geçtiğini anlamadan öğleni bulmuştuk. 

Rio De Janeiro - 3

Bugün Rio'daki 2. günümüzdü. Sabah kahvaltıyı erken aldıktan sonra şehir turu için gelen otobüse bindik. Turda Peru'lu kalabalık bir aile, Arjantin'li ve Japon bir çift ile seyahat boyunca rastladığımız yegane Türk olan Zonguldak'tan bizim yaşlarımızda bir çift vardı. İlk olarak Rio'nun sembolü olan ve zirvede dev İsa heykelinin bulunduğu Corcovado tepesine gidecektik. Hava kapalı idi. Tepeye varana kadar açmasını umut ediyorduk. Şehir içindeki yollarda deniz kıyısına kadar uzanan tepeler nedeniyle birçok tünel mevcuttu. Otobüsümüz bu tünellerden geçerek tepeye doğru çıkan yola tırmanmaya başladı.

Amazonlar'a doğru

Bugün Brezilya Amazonları'nın merkezi olan Manaus'a gitmek üzere Sao Paulo'ya hareket edecektik. Rio'dan Manaus'a direkt uçuşu fiyatlı bulduğumuzdan Avianca Havayolları ile Sao Paulo'ya hareket edecek, bir gecelik konaklamadan sonra ertesi gün 5 saatlik uçuş ile Manaus'a gidecektik. Kahvaltı sonrası bir taksi ile Rio'nun Santos Dumont Havaalanı'na hareket ettik. Uçağımızın kalkış saati 11:20 idi. Sao Paulo uçuşumuz bir saat sürecekti. Saat 12:00 olmasına rağmen hala kapıları açmamışlardı. Nedenini sorduğumuzda Sao Paulo'daki olumsuz hava koşullarının düzelmesi beklendiği söylendi. Nihayet Saat 13:30'da uçağa aldılar. Uçağımız saat 15:00 civarında Sao Paulo'nun iç hatlara hizmet veren Congonhas Havaalanı'na inmişti. Uçak bir türlü aprona yanaşmıyordu. Pencereden baktığımızda dışarıda şiddetli sağnak yağış olduğunu gördük. Ortalığı sel götürüyordu. Pilot, sağnak yağış hafifleyene kadar kapıların açılmayacağını anons etti. Ayakta yarım saat bekledikten sonra nihayet sağanak hafifledi, kapılar açıldı. 


Manaus - 1

Sabah Brezilya Amazonları'nın merkezi olan Manaus'taki ilk gezimizi yapmak üzere bizi almaya gelen araçla otelden hareket ettik. Limana geldiğimizde iskelede demirlemiş birçok gezinti teknesi hazır bekliyordu. Bizi bu teknelerden birine aldılar. İki katlı olan teknenin, etrafı açık olan üst katı çevreyi daha iyi görmek ve fotoğraf çekmek için çok uygundu. Teknemiz limandan yavaş yavaş ayrılırken hava kapamış ve hafif bir yağmur atıştırmaya başlamıştı. Bulunduğumuz coğrafya tropikal iklim kuşağında olduğundan hava her an yağış yapabiliyordu.

Manaus - 2

Manaus Limanı
Bugün Manaus'taki ikinci günümüzdü. Dünkü gezimiz gibi bugün de Amazon Nehri'nin sularında tekne ile bir başka rotaya doğru yola çıkacaktık. Kahvaltı sonrası bir taksi bizi otelden alarak limana bıraktı. Bir süre sonra Rio Negro Nehri'nin yukarı havzasına doğru hareket ettik. Nehirin iki yakasını birleştiren karayolu köprüsünü altından geçerek iç kısımlara doğru ilerliyorduk. 


Brezilya'dan Peru'ya

Bugün Amazonlar'dan ayrılıp bir kez daha Sao Paulo'ya gidecektik. GOL Havayollarının G3 1653 sefer sayılı uçağımız Manaus saatiyle 10:15 de hareket ederek 4 saat süren uçuş sonrası Sao Paulo'nun Uluslararası Guarulhos Havalimanı'na indi. Otele vardığımızda hava kararmak üzereydi. Derhal üstümüzü değiştirerek akşam yemeği için otelin karşısında bulunan İbirapuera Alışveriş Merkezi'ne gittik. Fazla oyalanmadan otele döndük. Yarınki uçuşumuz saat 09:00'da idi. Guarulhos Havaalanı otelimizin bulunduğu İbirapuera semtinden araba ile bir saatlik mesafede olduğundan saat 06:00 da otelden hareket etmemiz gerekiyordu. 

Lima

Plaza Des Armas - Lima
Sabah vakitli kalktıktan ve otelin restoranında aldığımız güzel bir kahvaltıdan sonra yürüyerek şehir turu yapacağımız otobüsün kalkacağı durağa geldik. Saat 08:30 da otobüsümüz hareket etti. Gezimize otelimizin bulunduğu Miraflores semti ile başladık. Bakımlı bahçeler içindeki evleri, Okyanus manzaralı seyir terasları ve parkları ile şirin bir semtti Miraflores.



Puno'ya gidiş

Bugün Lima'dan ayrılarak ülkenin yüksek kesimlerine doğru hareket edecektik. Kahvaltı sonrası otelden çıkışımızı yapmış, havaalanına doğru bir taksi ile yola koyulmuştuk. LAN Havayollarının LA2097 sefer sayılı uçağı Peru saatiyle 11:00 de kalkarak 1,5 saatlik bir uçuş sonrası Juliaca'ya varacaktı. Seyahat öncesi yaptığım araştırmalarda Titicaca Gölü'nü görmek için gölün hemen kıyısında bulunan Puno'da kalmamız gerektiğini görmüştüm. Ancak Puno'da havaalanı yoktu. En yakın havaalanı ise Puna'ya 50 km. uzaktaki Juliaca şehri idi. Juliaca Lima arasını kara yolu ile katedecektik. Vaktinde kalkan uçağımız 12:30 sularında Juliaca'nın Uluslararası Inca Manco Capac Havalimanı için alçalmaya başladı. 




Titicaca Gölü

Peru ile Bolivya arasındaki sınırın bir bölümünde dünyanın en yüksekteki en büyük gölü yer alıyor. Deniz seviyesinden 3800 m. yüksekte olan bu gölün adı Titicaca Gölü. 194 km. uzunluğunda ve 65 km. genişliğindeki bu gölün en derin yerinin 280 m. olduğunu okumuştum. Hakkında birçok efsaneler bulunan bu gölde sekiz adet ada var. Bu adalardan biri ve en büyük olanı gölün Bolivya sınırı içinde olup, üstünde bazı kalıntılar bulunan Titicaca adası. Adada bulunan Güneş Tapınağı kalıntılarından dolayı "Güneş Adası" olarak da biliniyor.

Puno'dan Cusco'ya giderken

Sabah saat 06:00 da telefonun alarmı bizi uyandırdı. Hızlı bir şekilde toplandıktan sonra kahvaltı sonrası otelden çıkış yaptık. Bugün 10 saat sürecek tren yolculuğu sonrası akşama doğru Cusco'ya varmış olacaktık. trenimizin kalkış saati 08:00 idi.
İstanbul'da seyahat programını hazırlarken Puno ile Cusco arasında Peru Demiryolları'nın düzenli tren seferleri olduğunu görmüştüm. "Andean Explorer" isimli tren Cusco ile Puno arasındaki 350 km. lik yolu seyahat edenlere hoşça vakit geçirterek 10 saatte katediyordu. Tren seferleri her iki yöne yapılabiliyordu.

Cusco

Sabah kalktığımızda kendimizi dinlenmiş ve zinde hissediyorduk. Sıkı bir kahvaltı sonrası otelin consierge servisinde çalışan güler yüzlü Perulu kızımız Marianella'nın ayarlamış olduğu araç bizi almaya geldi. Saat 09:00 civarında hareket ettik. Bugünkü programımızda Cusco civarındaki antik kentler vardı. Şehrin kenar mahallelerinden çıkarak tepelere doğru tırmanmaya başladık. 

Machu Picchu

İspanyollar Peru'yu ele geçirdiklerinde yerliler arasında ağızdan ağıza dolaşan bir şehirden söz edildiğini duymuşlardı. "Bulutlar  Kenti" olarak adlandırdıkları bu şehrin nerede olduğunu kimse söylemiyordu. Pek çok bilim adamı ve arkeolog bu şehri araştırmış fakat bulamamışlardı. 1909 yılında Güney Amerika'da bilimsel bir kongreye katılan Hiram Bingham adlı Amerikalı bir genç bu şehirden söz edildiğini duymuştu. Perulu bilgin ve tarihçilerle görüşen Bingham bu kayıp kent hakkında birçok bilgi toplayarak ülkesine döndü. 1911 yılında araştırma yapmak için gereken fonu topladığında tekrar Peru'ya giderek bir ekiple birlikte Cusco'dan yola çıktı. 

Dönüş Yolunda

Lima'dan ayrılalı iki gün olmuştu. Cusco'dan Lima'ya geldiğimizde Şubat'ın 14'ü idi. O akşam Larcomar Alışveriş Merkezi'ndeki bir restoranda Pasifik Okyanusunu seyrederek sevgililer gününü kutlamış, ertesi gün Peru'dan ayrılarak Sao Paulo'ya hareket etmiştik. Aynı akşam Sao Paulo'da gecelemiş, bir sonraki gece ise kaldığımız otelden 02:00 gibi çıkmış bir taksi ile havaalanına gelmiştik. Şimdi önümüzde 13 saat sürecek bir uçak yolculuğu vardı. THY'nin uçağında koltuklarımıza yerleştiğimizde saatimiz sabaha karşı 05:30 u gösteriyordu.