14 Nisan 2016 Perşembe

Puno'ya gidiş

Bugün Lima'dan ayrılarak ülkenin yüksek kesimlerine doğru hareket edecektik. Kahvaltı sonrası otelden çıkışımızı yapmış, havaalanına doğru bir taksi ile yola koyulmuştuk. LAN Havayollarının LA2097 sefer sayılı uçağı Peru saatiyle 11:00 de kalkarak 1,5 saatlik bir uçuş sonrası Juliaca'ya varacaktı. Seyahat öncesi yaptığım araştırmalarda Titicaca Gölü'nü görmek için gölün hemen kıyısında bulunan Puno'da kalmamız gerektiğini görmüştüm. Ancak Puno'da havaalanı yoktu. En yakın havaalanı ise Puna'ya 50 km. uzaktaki Juliaca şehri idi. Juliaca Lima arasını kara yolu ile katedecektik. Vaktinde kalkan uçağımız 12:30 sularında Juliaca'nın Uluslararası Inca Manco Capac Havalimanı için alçalmaya başladı. 





Fakat bir tuhaflık vardı. Kendimizi bir garip hissetmeye başlamıştık. Sanki aldığımız nefes yetmiyordu. Uçaktan çıktığımızda terminal binasına doğru yürürken 8-10 adımda bir durup nefes almaya çalışıyorduk. 1,5 saat içinde deniz seviyesinden 3800 m. ye çıkmış olmamızın üzerimizde bu kadar etkisi olacağını tahmin etmemiştik. Valizlerimizi aldıktan sonra bir taksi ile anlaşarak kalacağımız otelin bulunduğu Puno'ya doğru hareket ettik. 



Juliaca - Puno karayolu

Biraz sonra bindiğimiz taksi şehir dışına çıkarak çorak bir arazi boyunca ilerlemeye başladı. Yolun her iki tarafında uzaklarda And Sıra Dağları bütün heybeti ile uzanmaktaydı. Bozkırda hayvan sürülerini otlatmakta olan çobanlar görülüyordu. Yaklaşık 1 saat sonra Puno'ya geldik. Taksi şöförü tepeden aşağı doğru kıvrılarak inen bir yoldan kalabalık bir meydanın girişinde bizi indirdi. 



Titicaca Gölü

PUNO

Yolun bundan sonraki kısmı trafiğe kapalı idi. Puno, festivalleri ile tanınan bir şehirdi. Şubat ayının, civar köylerden gelen ve yöresel kıyafetleri ile dans ederek şehrin sokaklarında geçit yapan guruplarla dolu geçtiğini duymuştuk. Güzel bir tesadüf olarak biz de tam bu dönemde Puno'ya gelmiştik. Şehir merkezi insan kaynıyordu. Dört bir yandan gelen müzik sesleri arasında kalabalığı deyim yerindeyse yararak valizlerimizle otele vardık. 



Puno'dan festival görüntüleri
Valizlerle birlikte yürürken oksijen yetersizliğinden nefes nefese kalmıştık. Otele girer girmez bize birer fincan koka çayı verdiler. Bir bardak sıcak suyun içine konan koka yaprakları ile yapılan bu çay bu yükseklikte vücuda direnç sağlamaktaydı. Hatta bölge halkı bu yaprakları çiğnemek suretiyle vücut dirençlerini yüksek tutuyorlardı. Otele giriş yaptıktan sonra odaya çıkarak biraz dinlendik. Dışarda otelin önündeki sokaktan festival yürüyüşü yapan guruplar geçmekteydi. Ortalık tam bir karnaval havası içindeydi. 




Bir süre dinlendikten sonra lobiye inerek otelin restoranında birşeyler atıştırdık. Dışarıdan gelen bir uğultu dikkatimizi çekti. Bir de ne görelim, hemen hemen ceviz büyüklüğünde dolu yağmaz mı. Kısa sürede yollar doludan bembeyaz olmuştu. Akşamüzeri olmasına rağmen dışarıda müzik sesleri kesilmemişti. Şehrin ana meydanına doğru yürümeyi düşündük. Hala oksijen açlığı çekmekteydik. Fazla uzaklaşmadan tekrar otele dönmek zorunda kaldık. Bu yüksekliğe uyum sağlamakta zorluk çekenler için otelde oksijen takviyesi yapıyorlardı. Beşer dakika kadar oksijen almak ikimize de iyi gelmişti. Otele yeni giriş yapmakta olan Peru'lu bir hanım bize valizinden çıkardığı bazı haplar verdi. Meğer deniz seviyesinden bu yüksekliğe çıkmadan birkaç gün önce yükseklik hastalığına (Altitude Sickness) yakalanmamak için adı "Soroche Pills" olan bu haplardan kullanmaya başlamamız gerekirmiş. Seyahatle ilgili araştırmalarımda ben bunu nasıl olupta atlamıştım.
Lobiden yarınki göl gezisi için rezervasyon yaptırdıktan sonra odamıza çıktık. Yarınki gezi için dinlenip enerji toplamamız gerekiyordu.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder