28 Ağustos 2016 Pazar

Delhi'den Varanasi'ye

Sabah çok gecikmeden otelden çıkış yaparak Delhi'ye doğru yola koyulduk. Bir önceki gün katettiğimiz yolu bu sefer Agra'dan Delhi istikametine doğru yapmaktaydık. Otele varışımız şehir içi trafiğinin de etkisi ile öğleden sonrayı bulmuştu. Yolda yaptığımız telefon görüşmesi sonucu Agra'ya gelmeden önce bizi Delhi'de gezdiren taksi şöförü Harbindhar otelin önünde bekliyordu. Kısa bir dinlenmeden sonra günün kalan vaktini değerlendirmek üzere Harbindhar'ın nostaljik taksisi ile hareket ettik. 


Delhi'de bulunan önemli yapıların arasında Lotus Tapınağı olarak bilinen Bahai Tapınağı'nın ayrı bir önemi olduğunu duymuştuk. Kalan zamanımızı bu tapınağı görerek değerlendirmek istedik.  


Bahai Tapınakları her dinden kişilerin ibadetlerini yapabileceği özel mimariye sahip tapınaklardı. Bir süre sonra tapınağın bulunduğu büyük ve bakımlı bir bahçenin girişine geldik. Giriş ücretsizdi. Bahçe içindeki yollardan tapınağa doğru insanlar akın akın gidiyorlardı. Tapınağa yaklaştığımızda herkesle birlikte biz de ayakkabılarımız çıkararak galoş giydik. Yapı, adından da anlaşılacağı gibi lotüs çiçeği şeklinde idi. Girişteki kuyrukta beklerken görevliler tarafından yapılan açıklamadan saat 17:00 de aralarında Kuran'dan da surelerin bulunduğu dört ayrı dinden duaların yapılacağını öğrendik. Dairesel mimari tarzda inşa edilmiş tapınağın içi bir amfiyi andırıyordu. Yarım daire şeklinde düzenlenmiş olan mermerden yapılmış banklara oturarak duanın başlamasını bekledik. Belirtilen saatte başlayan dua yaklaşık yarım saat sürdü. Ses düzeni ve salonun akustiği, yapılan duaları daha da güzel kılıyordu. Ülkemizden uzaklarda Kuran dinlemek içimizde değişik duygular uyandırmıştı. 




 Dualar sona erince tapınaktan çıkarak yol boyunca çıkış kapısına doğru yürüdük. Güneş Lotüs Tapınağı'nın arkasından batmak üzereydi. Hindistan'ın farklı bir yüzüne şahit olmuştuk. Ülke nüfusunun yaklaşık %80'i Hinduizm, %13'ü Müslüman, kalan %7 lik kesim ise Hıristiyan, Budizm ve Sikhizm dinine mensuptu. Toplumda dinsel törelerin baskın olmasına rağmen herkes kendi dininin icaplarına uygun olarak ibadetlerini serbestçe yapmaktaydı.
Lotüs Tapınağı'ndan çıktıktan sonra Harbindhar bizi Delhi'nin ana meydanlarından Cannought Place'e bıraktı. Akşam yemeğini meydandaki restoranlardan birinde yedik. meydanın etrafındaki sokak tezgahlarından küçük alışverişler yaptık. Dolaşmaktan yorulunca sadık şöförümüz Harbindhar ile sözleştiğimiz yerde buluştuk. Otele dönmeden önce Hindistan'ın siyasi tarihinde önemli bir yeri olan Idira Gandhi'nin 1991 yılında bir suikast sonucu hayatını kaybettiği yerde adına yapılmış olan müzeye uğradık. Saat ilerlediğinden müze kapanmıştı. Gezme imkanımız olamadı.

Ertesi sabah kalktığımızda kendimizi dinlenmiş hissediyorduk. Bugün Hindistan'ın lokal havayollarından Indigo Air ile Varanasi'ye hareket edecektik. Uçağımız öğle vakti saat 13:10'da kalkacaktı. Kahvaltı sonrası toplanıp otelden çıkışımızı yaparak Delhi'nin Uluslararası Indra Gandhi Havaalanı'na hareket ettik. Bizi havaalanına Delhi'deki daimi şöförümüz Harbindhar götürüyordu. Yolda sohbet ederken bizim Varanasi'den tekrar Delhi'ye döneceğimizi ve aynı gün Nepal'e hareket edeceğimizi öğrenince çok önemli bir bilgiyi bizimle paylaştı. Havaalanında iki terminal olduğunu öğrendik. Varanasi'ye gidişimiz ve dönüşümüz iç hatlara hizmet veren eski terminal binasından olacaktı. Nepal uçuşumuzu ise yeni terminal binasından yapacaktık. İki terminal arasındaki yolu otobüs veya taksi ile katetmemiz gerekiyordu. Bu durum dönüşümüzü biraz riskli hale getirmişti. Çünkü iki uçuş arasında yalnızca 2 saatlik bir süre vardı. Varanasi'den dönüşte uçağımızın gecikmeli kalkması halinde Nepal uçağını kaçırabilirdik. Anlaşılan Varanasi'den dönüşümüzde telaş ve koşuşturma yaşayacaktık.


Uçağımız Varanasi Havaalanı'na saat 15:00 de indi. Seyahat öncesi kalacağımız otel ile yazışmış, bizi havaalanından alması için bir vasıta talep etmiştim. Çıkışta bizi elinde isimlerimizin yazılı olduğu bir kağıt ile bekleyen bay Tripati karşıladı. Havaalanı şehirden hayli uzakta idi. Trafik ve yol kenarındaki ağaçların kesim işlemi nedeniyle şehire varmamız bir saati buldu. Bindiğimiz araç şehir merkezine doğru ilerledikçe yaya ve araç sayısı gittikçe artıyordu. Öyle bir an geldi ki inip yürüsek daha hızlı gidecek duruma geldik. Satıcılar, korna sesleri, kavşaklarda her yönden akın eden motosiklet ve rikşa kalabalığı ve caddenin ortasında salına salına giden ineklerin arasında nihayet kalacağımız otelin giriş kapısına vardık. 



Otelin girişi küçük bir avluya açılmaktaydı. Kapının kapanması ile birlikte otel, yüksek duvarlarla çevrili avlusuyla dışarıyla irtibatı tamamen kesiliyordu. Sokağın gürültüsü artık uzaklardan geliyor gibiydi. Resepsiyondaki gencin otel sahibinin oğlu olduğunu ve adının Harshit olduğunu öğrendik. Son derece nazik bir tavırla giriş işlemlerimizi tamamladı. Kendisinden Varanasi'de kalacağımız süre boyunca gezilecek yerlerle ilgili bilgi alarak, programımızı yaptık. İlk olarak bu akşam "Aarti" denilen törene katılacaktık. 

Varanasi'de kaldığımız otelin avlusunda
Varanasi Hinduların en kutsal şehri idi. Hindu dinine mensup yüzlerce kişi şehrin içinden geçen Ganj nehri (Hintliler Ganga diyorlar) kıyısındaki Gath ismi verilen basamaklı alanlarda arınma ritülleri gereği nehirde yıkanıyorlardı.Ayrıca Ganj kıyısında sabah gün doğarken ve akşam gün batımından sonra inançları gereği adına "Aarti" denilen törenler düzenleniyordu. Biz de bu akşam düzenlenecek olan törene katılacaktık. 
Odamıza yerleştikten sonra otelin bizim için görevlendirdiği adı "Sahani" olan Hintli rehberimizle buluştuk. Tören başlayana kadar Ganj Nehri boyunca tekne ile bir tur yaptıktan sonra tören alanının bulunduğu yere gidecektik. Sahani ile birlikte otelden çıkarak kıyıda bizi bekleyen tekne ile nehre açıldık. Şehrin bugüne kadar bozulmadan muhafaza edilmiş yapılarını, kıyıdaki "Gath" larda inanaçları gereği Ganj Nehri'nin sularında yıkanan Hinduları izleyerek kıyı boyunca ilerliyorduk. 






Kıyının bir bölümünde üstünden dumanlar tütmekte olan yığınların arasında toplanmış kalabalık guruplar dikkatimizi çekti. Rehberimiz Sahani bunların ölülerini yakmakta olan aileler olduğunu söyledi. Hinduların ölü yakma (kremasyon) merasimlerini kitaplardan okumuştuk ama bu kadar yakından bu töreni izlemek içimizde anlatması zor duygular yaratıyordu. "Burning Gath" adı verilen bu alanda yığın yığın odunların, alevler ve dumanların arasında mevtanın yakınları çoluk çocuk bu törene şahitlik etmekteydi.




Bu manzarayı arkamızda bırakarak kıyı boyunca gezimize devam ettik. Hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Bir süre sonra "Aarti" töreninin yapılacağı meydana geldik. Teknemiz töreni izlemeye gelen onlarca irili ufaklı teknenin arasından olabildiğince kıyıya yakın bir yerde demirledi. Tören alanı yavaş yavaş dolmaktaydı. İzleyiciler için banklardan oluşan oturma düzeni hazırlanmıştı. Ön tarafta özel kıyafetleri ile törende rolleri olanlar hazırlık içindeydiler. Bir süre sonra uhrevi bir müzik eşliğinde törene başlandı. Yapılmakta olan dualar ve yakılan tütsülerle birlikte çalınan müzik ortama son derece mistik bir hava veriyordu. 





Kıyı, töreni izlemeye gelen Hintliler ve turistleri taşıyan teknelerle hınca hınç dolu idi. Okuduğumuz kitaplardan yerli ve yabancı turistlerin bu törenleri izlemek için dünyanın dört bir yanından akın akın Varanasi'ye geldiğini biliyorduk. Herkes kameralar ve telefonlarla ardı ardına görüntü almaktaydı. 


Bir saati aşkın bir süre ile tören devam etti. Dağılan kalabalık ve kıyıdan ayrılan teknelerle birlikte biz de dönüşe geçtik. Teknemiz bizi aldığı iskeleye bıraktıktan sonra Sahani ile birlikte akşam yemeği için sokak arasındaki bir lokantaya girdik. Her zamanki gibi "no spicy" (baharatsız) dememize rağmen yemek bittiğinde ağzımızın içi alev alev yanıyordu.
Yemek sonrası satıcıların ve motor gürültülerinin arasında otele ulaştık. Avluda birer bardak çay içmek günün yorgunluğu üzerine iyi geldi. Yarınki programımızda şehirdeki belli başlı tapınaklar ve içinde bir müzenin de bulunduğu Varanasi Kale gezisi vardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder