19 Ekim 2017 Perşembe

Bir Seyahat Planı - Okyanusya

Uzak ülkelere gitmek, bunun için uzun ve zorlu yollar katetmek isteği hayallerimizi her zaman süslemiştir. Son on yılda Çin ve Doğu Asya ülkelerine yaptığımız seyahatlerden sonra 2015 yılındaki Güney Amerika seyahatimiz o güne kadar yaptığımız en uzun yol olmuştu. Döner dönmez tamam demiştik, bundan sonraki hedefimiz Okyanusya olmalı diyerek seyahat planı üzerinde çalışmalara başlamış, rotamızı oluşturmuş, vizeler ve rezervasyonları neredeyse tamamlamıştık. Planımıza göre 2015 yılının Kasım ayı sonuna doğru hareket edecek, yılbaşından önce Türkiye'ye dönecektik. Ancak...


Seyahat tarihimize bir ay kala yakın aile çevremizde aniden ortaya çıkan bir sağlık sorunu nedeniyle 2015 yılının sonuna doğru yapmayı düşündüğümüz bu seyahati ertelemek zorunda kaldık. 
Yaz sonuna doğru şartlar elverişli duruma geldiğinden düşündüğümüz bu seyahati tekrar gündeme getirmeye karar verdik. Kolları sıvadık ve bir yıl önce oluşturduğumuz rotayı bütün ayrıntıları ile gözden geçirmeye başladık. Avustralya'ya gitmişken yeni yıla Sidney'de girmek bizim için güzel bir anı olacaktı. Bunu düşünerek gidiş tarihimizi Aralık ayının ilk günleri olarak belirledik. Yılın son gününü Sidney'de geçirdikten sonra da Ocak ayının ilk günlerinde Türkiye'ye dönmeye karar verdik.
Avustralya'ya gitmişken Yeni Zelanda'yı görmeden dönmek olmazdı. Rotamızı buna göre şekillendirdik. Seyahatimiz toplam bir ayı bulacaktı. Giderken mutlaka bir aktarma yapmamız şarttı. Singapur, aktarmalı gidişler için uçak fiyatları açısından en uygun yerdi. İstanbul Singapur uçuşu 11 saat sürüyordu. Singapur Sidney arası ise 8 saat sürecekti. İki uzun uçuş arasında bir gecelik konaklamanın iyi olacağını düşünerek hem gidiş hem de dönüşte Singapur'da birer gece kalmaya karar verdik. Aynı zamanda bu konaklama bize 10 yıl kadar önce gittiğimiz Singapur'u tekrar görme ve geçen on yıl içindeki değişimi gözlemleme fırsatı verecekti.


Avustralya'da yapacağımız rotayı belirlemek için detaylı bir araştırma yapmamız gerekti. Kıta çok büyüktü ve görülecek çok yer vardı. Sidney ülkeye giriş ve çıkış noktamız olacaktı. Avusturalya'nın yaşayan en eski etnik topluluklarından Aborjinlerin kutsal saydıkları "Ayers Rock" ya da özgün adıyla "Uluru" yu görmeyi çok istiyorduk. Bunun için "Red Center" olarak adlandırılan kıtanın orta kesimine gitmemiz gerekecekti.

Sidney Opera Binası

Ayers Rock (Uluru)

Bir başka görmek istediğimiz bölge de Pasifik kıyıları idi. Burada dünyanın en büyük canlı organizması olarak kabul edilen 2900 resif, 900 adadan oluşan ve 350.000 km2 ye yakın bir alan kaplayan "Büyük Set Resifi" (Great Barrier Reef) yer alıyordu. Önce bu bölgenin kumsalları ve eğlence mekanları ile ünlü "Gold Cost" denilen kesimini görmek için Queensland Eyaletinin en büyük şehri olan "Brisbane"e gitmeyi düşündük. Burası temalı eğlence parklarının ve alışveriş merkezlerinin yeraldığı, özellikle sörf tutkunlarının tercih ettiği, hareketten hoşlananlar için ideal bir bölge idi. Bu sahili biraz inceleyince daha kuzeyde bulunan "Cairns" şehrinin ve civarındaki coğrafyanın doğal güzellikler açısından bize daha çok hitap edeceğini gördük. Cairns" sadece "Büyük Set Resifi"nin karşısında olmakla kalmıyor aynı zamanda "Daintree Yağmur Ormanları"na yapılacak geziler için oldukça elverişli bir konumda bulunuyordu. Böylece Avustralya'nın iki önemli noktasını rotamıza almış oluyorduk.

Büyük Set Resifi (Great Barrier Reef)

Cairns

Daintree Yağmur Ormanları


Avustralya'ya gelip Melbourn'u görmemek olmazdı. Burayı da Yeni Zelanda dönüşüne bıraktık. Bu rota ile Avustralya'nın dört ayrı önemli noktasını görmüş olacaktık. Toplam seyahat süresini daha fazla uzatmamak için kıtanın diğer bölgelerini göz ardı ettik.





Yeni Zelanda'ya gidişimiz uçak bilet fiyatlarının nisbeten uygun olması nedeniyle Sidney üzerinden olacak, önce kuzey, sonra da güney adasını gezdikten sonra Melbourn üzerinden tekrar Avustralya'ya giriş yapacaktık. 



Bilet fiyatlarını araştırdığımızda en uygun seferin Sidney Auckland arasında olduğu görülüyordu. Böylece ülkeye girişi Auckland üzerinden yapmaya karar verdik. 
Tren yolculukları öteden beri bizi cezbeden, keyif aldığımız bir seyahat şeklidir. Trenle seyahat esnasında etrafınızda akıp giden manzarayı seyrederken şehir dışı yaşamı izliyor, ülkenin coğrafi yapısı hakkında bilgi sahibi oluyorsunuz. Bu yüzden seyahatlerimize eğer varsa rotamız üzerindeki tren yolculuklarını dahil etmeyi daima tercih ederiz. Yeni Zelanda'nın resmi tren yolu şirketi olan "Kiwi Rail" değişik rotalarla ülkeyi gezenler için farklı seçenekler sunuyordu. Tren seyahatini başlangıçta iki farklı hatta yapmaya karar verdik. İlk tren seyahatimiz kuzey adasında Auckland Wellington arasında olacaktı. Böylece başkent Wellington'ı da görmüş olacaktık. 

Auckland

Auckland tren istasyonu

Wellington
İkinci tren yolculuğunu ise Wellington Christchurch arasında yapmayı düşündük. Wellington'dan feribot ile Cook Boğazı'nı geçerek boğazın Güney Adası kıyısında bulunan Picton'a gidecek, buradan trene binecektik. Bu hat Güney Adası'nın sahil kesiminden gittiği için manzaralı bir yoldu. Christchurch'de geçireceğimiz günü ise "Sperm Whales" türü balinaların sıkça görüldüğü sahildeki "Kaikoura" şehrinde tekne ile balina gözlem turu yaparak değerlendirecektik. Ama, hiç hesapta olmayan bir durumla karşılaştık. Her iki hat için biletlerimizi aldıktan bir hafta sonra Yeni Zelanda'nın Güney Adası büyük bir deprem ile sarsıldı. Wellington Christchurch arasındaki tren hattı kapandı. Kaikoura şehrine giriş çıkışlar durduruldu. Zorunlu olarak ikinci tren seyahatini iptal ettik. Christchurch'e hava yolu ile gitmek zorunda kaldık.
Güney Adası'nı incelerken bu bölgenin karlı zirveler ve fiyordlarla dolu olduğunu görmüş, özellikle Milfordsound adlı fiyordun resimlerine hayran kalmıştık. Bu bölgede civar gezileri için en uygun şehir ise Queenstown idi. Öyleyse Christchurch'den sonraki durağımız Queenstown olmalıydı. Christchurch Queenstown arasında ise birbirinden güzel göller yer alıyordu. Bu rotayı da otobüsle yapmaya karar verdik. Queenstown'da 3 gece kaldıktan sonra Yeni Zelanda'dan ayrılacak, Melbourn'dan tekrar Avustralya'ya giriş yapacaktık. 

Queenstown

Milfordsound

Melbourn'da 3 gün kalmayı planlamıştık. Şehri tanımak, Philip Adası ve Great Ocean Road gibi çevre gezileri yapmak için bu süre yeterli gibiydi. Yeni yıla Sidney'de girmeyi planladığımızdan 31 Aralık günü Sidney'e geçecek, o gece yeni yılı karşıladıktan sonra 1 Ocak 2017 Pazar günü Singapur'a hareket edecektik. Singapur'da yapacağımız bir gecelik konaklamanın ardından 3 Ocak Salı sabahı İstanbul'a varmış olacaktık.
Seyahat planımız şekillenmişti. Tüm otel, uçak ve tren rezervasyonlarını bu plana göre tamamladık. Özellikle görmek istediğimiz birkaç bölgenin gezileri için ise yerlerimizi ayırttık. 

Avustralya ve Yeni Zelanda'da izlediğimiz rota
Sıra vizelere gelmişti. Her iki ülke Türk vatandaşlarından vize istiyordu. Geçen yıl aldığımız vizelerin süresi geçtiğinden tekrar müracaat etmemiz gerekmişti. Avustralya vizesinin on-line olarak verildiğini geçen seneden biliyorduk. Yeni Zelanda vizesinin zaman alacağını tahmin ettiğimizden Avustralya vize başvurumuzu Eylül ayının ilk günü yaptık. Bir de ne görelim, ertesi sabah vize başvurumuzun kabul edildiğini bildiren "Visa Grant Notification (subclass A)" yazısı gelmişti. 6 aylık Avustralya vizemiz hazırdı. Sıra Yeni Zelanda vizesine gelmişti. Bir önceki yıl yaptığımız müracaatta pasaportlarımızı, başvuru formu ve ekinde yer alması gereken evraklarla birlikte Ankara'daki Başkonsolosluğa göndermiştik. Vizemiz üç hafta sonra çıkmıştı. Araştırdığımızda bu yıl sistemi değiştirdiklerini farkettik. Gerekli evraklar aynı Avustralya vize başvurusunda yapıldığı gibi sisteme yükleniyordu. Ayrıca Ankara'daki Yeni Zelanda Başkonsolosluğu artık vize başvurularını kabul etmiyor,  müracaatlar Yeni Zelanda'nın Dubai'deki göçmenlik ofisi tarafından değerlendiriliyordu. İstenen evraklar arasında neler yoktu ki. Askerlikle ilişkimin kesildiğine dair belge bile vardı. Tüm evraklar İngilizce veya yeminli tercüme bürosu tarafından çevrilmiş olarak isteniyordu. İstenen tüm belgeleri hazırlayarak sisteme yükledik ve beklemeye başladık. Aradan bir ay geçmesine rağmen hala haber gelmiyordu. Dubai'ye mail üstüne mail gönderdik. Yeni Zelanda'nın vize işlemleri ile ilgili sitesinden bulduğumuz Dubai'deki ofisin telefonunu arayarak bilgi almaya çalıştık. Nihayet 1,5 ay sonra müracaatımızın kabul edildiğini bildiren mektuplar geldi. 

Artık yola çıkmaya hazırdık. Avustralya ve Yeni Zelanda'ya yapacağımız bu seyahat 3 Aralık 2016 Cumartesi günü İstanbul'dan hareketle başlayacak, gidiş ve dönüş ile birlikte toplam 32 gün sürecekti. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder