19 Ekim 2017 Perşembe

Filipinlere veda

Üç gün önce geldiğimiz El Nido'ya bugün veda edecektik. Henüz bozulmamış bu sahil kasabasında iki unutulmayacak gün geçirmiştik. Bu iki günde yaptığımız tekne turlarında kıyılardaki lagünlerde, bembeyaz kumsallarla bezeli doğal plajlardaki türkuvaz renkli sularda denize girmiş, yeşilin bütün tonlarını görebileceğiniz bitki örtüsü ile kaplı adaların yer aldığı sularda tekne üzerinde gezmenin tadını doya doya çıkarmıştık. Şimdi önümüzde 6 saat sürecek bir minibüs yolculuğu vardı. Akşama doğru Palawan Adası'nın başşehri "Puerto Princesa" da olacaktık. Saat 19:00 da kalkacak uçakla başkent Manila'ya gidecek, bir gecelik konaklamanın ardından ertesi sabah Türkiye'ye hareket edecektik.


Sabah kahvaltı sonrası hızlıca toplanarak bizi almaya gelen minibüse binerek hareket ettik. El Nido ile Puerto Princesa arasındaki yol yaklaşık 6 saat sürüyordu. Bu yolu buraya gelirken Sabang Plajı'nda konaklamak suretiyle iki etapta katetmiştik. Yolumuz yeşil bir bitki örtüsü içinde, zaman zaman küçük yerleşim yerlerinden geçerek devam ediyordu. Yolda yerel halkın sıkça kullandığı üç tekerlekli motorsikletten bozma "tricycle" dedikleri araçlara, üstündeki bagaj yerinde valizler ve eşyalarla dolu olan yolcu taşıyan eski model otobüslere rastlıyorduk.






Öğle saatlerinde verdiğimiz yemek molasından yaklaşık iki saat sonra Puerto Princesa'ya vardık. Uçağımızın kalkmasına daha zaman vardı. Biz de vaktimizi şehrin girişinde gözümüze çarpan bir alışveriş merkezinde dolaşarak geçirmeye karar verdik. Valizlerimizi içerdeki marketin emanetine bıraktıktan sonra rahatça dolaşmak, rastladığımız bir kafede birer fincan kahve içmek, mağazalara girip çıkmak yaptığımız minibüs yolculuğunun yorgunluğunu unutturdu. Uçağımızın kalkış saati yaklaşıyordu. Alışveriş merkezi önünde bekleyen bir tricycle ile havaalanına geldik. 


Cebu Pacific Havayolları'nın uçağı vaktinde kalkarak yaklaşık 1,5 saat sonra Manila'nın "Ninoy Aquino" Havaalanı'na indiğinde hava tamamen kararmıştı. Bir taksi ile seyahatimizin başında kaldığımız Makati semtindeki otelimize geldiğimizde saat 22:00 olmuştu. Yarın sabah erken kalkacağımızdan otelin lobisinde birer Türk kahvesi içtikten sonra odamıza çıktık. (Seyahatimizin başında aynı otelde kaldığımızdan içecek menüsünde Türk kahvesi olduğunu biliyorduk)


4 Nisan Pazartesi sabahı kahvaltıdan sonra otelden ayrıldık. Uçağımızın kalkış saati 21:30 olduğundan önümüzde geniş bir zaman vardı. Otelin önerisi ile Manila'nın büyük alışveriş merkezlerinden "GreenMall" a gittik. Mağazaları dolaştıktan ve öğle yemeğini bir Japon Restoranında yedikten sonra otelden valizlerimizi alarak havaalanına hareket ettik. Bindiğimiz taksi bizi uçağımızın kalkacağı 1 No.lu terminal binasının önünde bıraktı. THY'nın TK 85 sefer sayılı uçağı 13 saat sürecek uçuşu sonrası Atatürk Hava Limanı'na ertesi gün sabaha karşı 05:00 civarında inecekti. Uçuş saati geldiğinde uçağımıza girip koltuklarımıza yerleşirken uçuş ekibinin insanı evinde hissetiren "hoşgeldiniz" diyerek karşılaması her seyahat dönüşü içimi her zaman sıcacık duygularla doldurmuştur. Uçağımız kalkış yapmak üzere pistte hızlanırken 15 gün süren Filipinler seyahatinde yaşadıklarımızı düşünüyordum. Filipinler gezimizi çok güzel anılarla tamamlıyorduk. Dünyamızın her köşesi birbirinden güzel yerlerle dolu idi. Özellikle henüz bozulmamış doğası, güler yüzlü insanları ile Filipinler bizi kendine hayran bırakmıştı. Yemek servisi sona ermiş, kabin içindeki ışıklar kararırken üzerimize tatlı bir uyku hali çökmüştü. Her zaman yaptığım gibi kulaklığımı taktım, kabin içi eğlence sistemindeki müzik listesinden seçtiğim ABBA'nın "Lay All Your Love On Me" adlı parçasını dinlerken uykuya dalmak üzereydim.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder