13 Nisan 2017 Perşembe

Manila

Thai Havayolları'nın TG 624 sefer sayılı uçağı bir gece önce Manila'nın uluslararası "Ninoy Aquino" Havalimanı'nın 1 No.lu terminaline saat 19:00 civarında inmiş, valizlerin alınması, pasaport kontrolü derken bir taksi ile otelimizin bulunduğu Makati semtine varmamız saat 21:00 i bulmuştu. Ertesi gün yapacağımız Manila gezisi için bir araç ayarladıktan sonra akşam yemeği için birşeyler atıştırmış, otelin lobisinde birer fincan Türk Kahvesi içerek odamıza çekilmiştik. Evet yanlış okumadınız Manila'da kaldığımız otelin içecek menüsünde Türk Kahvesi'ni görünce önce gözlerimize inanamamış, garsonu çağırarak doğrulattırmış, ve tabii ki bu fırsatı kaçırmamıştık.

Sabah kahvaltıdan sonra otelin çıkışında bizi bekleyen araçla Manila şehir gezimize başladık. Otelimiz Manila'nın finans merkezi olarak geçen, birçok yüksek bina, gece kulübü ve plazaların bulunduğu Makati semtinde idi. Aracımız caddelerde şehir merkezine doğru ilerlerken etrafın tenhalığı dikkatimizi çekti. Meğer bugün ve yarın Hıristiyanlar için her yıl Mart ayının ikinci yarısında kutlanan Kutsal Perşembe ve Cuma günü imiş ve resmi tatil olduğundan birçok yer kapalıymış. Bu durum bizim için bir bakıma iyi olmuştu. Ortalık tenha olduğundan genelde merkezde son derece yoğun olduğu söylenen trafiğe takılmadan rahat rahat şehri gezebilecektik. Aracımız Makati semtinden çıkarak deniz kenarındaki bulvar boyunca ilerliyordu. Biraz sonra "Intramuros" denilen şehrin eski mahallelerinin bulunduğu duvarlarla çevrili bölgeye girdik. Burada şehrin en büyük katedralini gezmek istedik, ancak dini bayram olduğundan katedralde yapılmakta olan ayin nedeniyle içeri girme imkanı olmadı. Şehirdeki birçok yeşil alanların arasında en büyüğü olan "Rizal Park" tatil günü olmasına rağmen oldukça tenha idi. 



Manila Katedrali

"Intramuros" Eski Şehir

Rizal Park
Sırada mimari özelliği nedeniyle görmeye değer olduğu söylenen "Coconut Palace" yani Hindistancevizi Sarayı vardı. Yapımında hindistan cevizi ağaçlarının kullanıldığı, bahçesinde birçok hindistan cevizi ağacının bulunduğu bu sarayın önüne geldiğimizde ne yazık ki tatil nedeniyle kapalı olduğunu öğrenmek bizi hayal kırıklığına uğrattı. Neyse ki kapıdaki güvenlik görevlisinden binbir rica ile izin alarak bahçesini gezebildik. Saray, günümüzde Başkan Yardımcısı'nın resmi ikametgahı ve çalışma ofisi olarak kullanılmaktaymış.  Ayrıca haftanın belirli günlerinde de ücretsiz olarak halkın ziyaretine açıkmış. 


Coconut Palace
Manila'da geçireceğimiz bu bir gün bizim için biraz hayal kırıklığı yaratıyordu. Birçok yerin kapalı ve ortalığın tenha olması nedeniyle şehir gezisinin keyfini yeteri kadar çıkaramıyorduk. Taksi şöförünün önerisi ile Pasifik Savaşı'nda hayatını kaybeden Amerikalılar için yapılan "Manila American Cemetery and Memorial" mezarlığını görelim dedik. Şehre hakim bir tepede bulunan mezarlık son derece bakımlı ve düzenli idi. Parktaki sütunlarda II. Dünya Savaşı'nda Pasifik Okyanusu'nda cereyan etmiş olan deniz savaşlarının kabartma resimlerle anlatımı yer alıyordu. Yeşillikler üzerinde muntazam bir şekilde dizilmiş binlerce beyaz renkli haça bakarken Çanakkale'de kaybedilen onca canları hatırladık. Dünyanın neresinde olursa olsun savaşın korkunçluğu bütün çıplaklığı ile kendini gösteriyordu. 


Manila American Cemetary and Memorial



Bu huzurlu ve bir o kadar da hüzünlü yerden ayrıldıktan sonra şehir içinde daha fazla vakit kaybetmektense Manila'nın yaklaşık 60 km.dışında bulunan Taal Gölü'nün bulunduğu Tagaytay bölgesine gitmeye karar verdik. Bu bölgenin, piknik alanları ile ünlü olmasının yanısıra gölün ortasında bulunan Taal Volkanı nedeniyle turizm açısından popüler olduğunu duymuştuk. Edindiğimiz bilgilere göre en son 1965 yılında faaliyet gösteren Volkan 311 m. ile dünyanın krater yüksekliği olarak en küçük aktif volkanı idi. Krater çukurunun içinde bir göl ve gölün ortasında da bir ada oluşu birçok gezginin ilgisini buraya çekmekteydi.
Manila'dan güney yönüne doğru uzanan karayolu boyunca yaklaşık bir saat kadar yol aldıktan sonra Taal Gölü ve Tagaytay Piknik alanı'nın bulunduğu bölgeye doğru anayoldan ayrıldık. Yolumuz tarlaların ve ormanlık alanların arasından devam ediyordu. Arada birkaç kulübeden oluşan köylerden geçiyorduk. Bir süre sonra araç trafiği oldukça yoğunlaştı. Dini bayramları nedeniyle tatil yapan Filipin halkı piknik alanlarına akın etmişti. Yolumuz hafif bir meyil ile dönerek yükselmekteydi. Şöförümüz bizi bölgeye hakim bir konumda bulunan Tagaytay Sarayına götürdüğünü söyledi. Hemen hemen tepenin doruğuna yaklaşmıştık. Büyük bir bahçeye açılan kapının önüne geldiğimizde yolun sona erdiğini anladık. Buradan itibaren saraya kadar yaya olarak veya Filipinlere has ulaşım aracı olan Jeepney ile devam edecektik. Biz de yokuş yukarı yürümektense Jeepney ile gitmeyi tercih ettik. Jeepney'ler 2. Dünya Savaşı sırasında Amerika'nın Filipinleri işgal ettiği dönemden kalma Jeep marka askeri araçlarmış. İşgal sona erdiğinde Amerikan ordusu bu araçları Filipinlerde bırakmış. Halk da bu araçların arka kısmına yolcuların oturabileceği şekilde eklemeler yaparak modifiye etmiş ve toplu taşıma aracı haline getirmiş. Ülkenin her yerinde bu araçlardan görmek mümkün. İnsanlar bu araçlara tıka basa doluşarak seyahat etmeye oldukça alışkınlar. 


Filipinler'de yaygın olan toplu taşıma aracı "Jeepney"
Bindiğimiz Jeepney kısa süren yolun sonunda Tagaytay Sarayı olarak adlandırılan ancak çok bakımsız olduğu her halinden belli olan devasa bir yapının önünde bizi bıraktı. Yapının göle bakan cephesinden görünen manzara gerçekten göz alıcıydı. Yan tarafta bulunan yamaç ve çevresi bahçe ve park olarak düzenlenmişti. İsmi de dikkat çekici idi. "People's park in the Sky" Kısa bir keşif gezisi ve fotoğraf çekimlerinden sonra bir Jeepney ile aracımızı bıraktığımız giriş noktasına döndük.



People's Park In The Sky

Gezimize gölün kıyısına doğru devam ettik. Şöförümüz bizi kıyı boyunca göle bakan bahçe içindeki evlerin önünden geçirerek bir kafenin önünde park etti. Kafenin önünden kalkan tekneler turistleri gölün ortasındaki volkanın bulunduğu adaya götürmekteydi. Hem saatin ilerlemiş olması, hem de adaya çıktıktan sonra kraterin tepesine tırmanmanın oldukça yorucu ve uzun sürdüğünü duyduğumuzdan bu geziyi yapmak istemedik. Biz de kafede göl ve volkanın bulunduğu adanın manzarasına karşı birer fincan kahve içerek bulunduğumuz mekanın keyfini çıkardık.


Taal Volkanı



Artık dönüş vakti gelmişti. Önümüzde Manila'ya kadar hemen hemen 2 saat sürecek bir yol vardı. Batmakta olan güneşin kızıllığını arkamızda bırakarak yola koyulduk. Manila'ya vardığımızda hava kararmıştı. Akşam yemeği sonrası otelin lobisinde içtiğimiz Türk kahvesi gezinin yorgunluğunu aldı götürdü. Yarın sabah erkenden otelden çıkarak Bohol Adası'na gitmek üzere havaalanına gidecektik. Filipinler seyahatimiz bütün hızıyla devam ediyordu.

2 yorum:

  1. Asya ülkelerine girislerde sorun çıkarılıyor diyordu arkadaşlar ,hala devam ediyor mu bu durum?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Filipinler'e yaptığımız seyahat geçen yıl Mart ve Nisan aylarında idi. Hiç bir sorun yaşamadık. Daha sonra Aralık ayında Singapur aktarmalı bir seyahatimiz oldu. Gidiş ve dönüşte birer gece kalmıştık. O zaman da bir sorun olmadı.

      Sil