5 Ağustos 2018 Pazar

Gizemli kıta Antarktika


ANTARKTİKA’YA GİDİŞ

23 Aralık 2017 Cumartesi Ushuaia. 
O gün sabah erkenden kalkmış, “Tierra Del Fuego (Ateş Toprakları) gezisini yapmış, Beagle Kanalı’nda katamaran ile dolaşmış ve akşam üzeri gemiye dönmüştük. Holland America Şirketi’nin “Zaandam” adlı cruise gemisi Güney Amerika Kıtası’nın Güney Kutbuna yakın son yerleşim yeri olan Ushuaia’da demirlediği rıhtımdan ağır ağır hareket etmeye başlıyordu. 15 Aralık’ta Şili’nin San Antonio Limanı’nda gemiye güneşli bir havada binmiş, Şili Fiyordları’nda geçen 8 günden sonra hepimizin merakla beklediği gizemli Antarktika Kıtası’na doğru yola çıkıyorduk. 


Ushuaia Limanı'na girereken


Ushuaia Limanı



Gemiye biniyoruz
Seyir programına göre yarın yani 24 Aralık’ta Horn Burnu (Cape Horn) önünden geçerek denizciler tarafından dünyanın en tehlikeli boğazı olarak bilinen “Drake Boğazı”nı katedecek ve “Antarktik Yarımadası”na varacaktık.

Her şey o tarihten yaklaşık 8 ay kadar önce başlamıştı. 2017 yılının ilk günlerinde Avustralya ve Yeni Zelanda’dan dönmüş, seyahatin sarhoşluğunu daha yeni yeni üstümüzden atmaya çalışıyorduk. Çok keyifli bir gezi olmuştu. O heyecan ile yeni rotaların hayalini kurmaya, haritaları açıp internetten blogları incelemeye başlamıştık. Nedense aklımızda hep Güney Amerika vardı. Aslında Güney Amerika kıtası ile ilk tanışmamız 2015 yılına rastlar. 27 gün süren ilk seyahatimizde 4 ülkede 10 şehir gezmiş, kıtanın doğal güzellikleri, kültürel çeşitliliği ve zenginliği bizi kendine hayran bırakmıştı. Seyahat süresini çok uzatmamız mümkün olmadığından göremediğimiz bir çok yerde aklımız kalmıştı. Özellikle Şili fiyordları ve Arjantin Patagonyası adeta bizi bu kıtaya tekrar çağırmaktaydı. Ve kararımızı verdik. Güney Amerika’ya ikinci yolculuğumuzu o yılın sonuna doğru yapacaktık. Vakit geçirmeden kıtanın güney kesiminde bulunan buzullar ve fiyordları da içeren bir rota hazırlamaya başladık. Rotamızda Bolivya, Peru ve Ekvator da yer alacaktı. Bu arada “Rotasız Seyyah” Mehmet Genç’in Antarktika ile ilgili paylaşımları dikkatimizi çekti. Mehmet, yapmış olduğu Antarktika seyahati ile ilgili anılarını ve birbirinden güzel resimleri sosyal medyada paylaşmaktaydı. Acaba düşündüğümüz rotaya Antarktika’yı da dahil edebilirmiydik? Neden olmasındı. Derhal Antarktika’ya giden gemilerin programlarını araştırmaya başladık. Kıtanın Güneydeki en son yerleşim merkezi olan Ushuaia’dan kalkan gemilerin 10-12 gün süren Antarktika gezileri vardı. Ancak bunlar oldukça maliyetli gezilerdi. Araştırırken gözümüze çarpan bir rota ilgimizi çekti. Holland America şirketinin “Zaandam” adlı bir cruise gemisi Şili’nin San Antonio Limanından kalkarak Şili fiyordlarını geze geze Ushuaia’ya kadar iniyor, oradan da Antarktik Yarımadası’na giderek, dönüşte programını kıtanın Doğu kıyıları üzerinden Buenos Aires’te tamamlıyordu. Toplam 22 gün süren bir yolculuktu. Rotası üzerinde tam da bizim görmek istediğimiz yerler vardı. Üstelik dönüş yolunda Falkland Adalarına da uğrayacaktı. Ne yapıp edip bu geminin programına katılmalıydık. 


Zaandam'ın izleyeceği rota
Derhal Holland America Şirketi ile iletişim kurduk. Maalesef şirket sadece Avrupa’da adresi olan yolculara internetten bilet satmaktaydı. Tam ümidimizi kesmişken bu şirketin düzenlediği diğer gemi turlarının Türkiye’de MNG Turizm tarafından pazarlandığını gördük. MNG’nin Harbiye’deki ofisini arayarak portföylerinde ilgilendiğimiz gemi olmamakla birlikte Holland America ile görüşmelerini ve bu turu satın almamızın mümkün olup olmayacağını sormalarını rica ettik. Birkaç gün sonra cevap geldi. “Only Cruise” olarak satın almamız mümkündü. Bizim de istediğimiz tam da buydu. Kıtadaki diğer gezilerimizi yaptıktan sonra Şili’nin St. Antonio Limanından gemiye binecektik. İşte Güney Amerika’ya yaptığımız ikinci seyahat ve Antarktika maceramız böyle başladı.

Önümüzde yaklaşık 5 aylık bir süre vardı. Bu zaman zarfında yapacağımız yolculuğun tüm detaylarını gözden geçirdik. Görmek istediğimiz yerleri içeren kapsamlı bir rota hazırladık. Konaklanacak tesisleri titizlikle gözden geçirerek rezervasyonlarını tamamladık. Ara uçuşları planlamak bizi oldukça meşgul etti. Yapacağımız gezilerin bazılarının bağlantılarını yola çıkmadan kurmamız gerekti. Nihayet 3 Aralık 2017 Pazar günü sabahı 37 gün sürecek Güney Amerika ve Antarktika seyahatimiz için Atatürk Hava Limanı’ndan hareket ettik . Brezilya’nın Sao Paulo şehrinden aktarma yaparak Bolivya’nın başkenti La Paz’a geçtik. Bolivya’da Uyuni Tuz Çölü gezimiz oldu. Sonraki durağımız Peru idi. 2015 yılında ilk kez gittiğimiz başkent Lima’ya ikinci kez gittik. Büyük Okyanus kıyısındaki Pisco Körfezi’nde bulunan Ballestas Adaları’na bir gezi yaptık. Nazca çizgileri üzerinden uçtuk. Peru’dan Ekvator’a geçerek başkent Quito’da ekvator çizgisini ziyaret ettik. Sırada Şili’nin başkenti Santiago vardı. Santiago’da iki gece kaldıktan sonra gemiye binmek üzere gittiğimiz Şili’nin San Antonio Limanı’nda karadaki yolculuğumuz son buldu. Bundan sonra geminin 22 gün sürecek olan yolculuğuna denizde devam edecektik. Gerçi biz 18.günde gemiden ayrılarak rotamıza karada devam etmeye karar vermiştik. Bunun nedenlerine ve karada yaptığımız diğer gezilerin hikayelerine başka yayınlarımızda yer vereceğiz.
23 Aralık 2017 Cumartesi günü Ushuai’dan Antarktika’ya doğru yola çıkışımıza kadar olan süreç işte böyle gelişti.

Antartika’ya gidecek olanlar için çıkış noktaları Güney Amerika ve Yeni Zelanda’nin güney sahilleri. Mesafenin kısa oluşu nedeniyle Güney Amerika’nın güney ucunda Arjantin sınırları içinde bulunan Ushuaia kenti en elverişli olan yer. Şili’nin Punta Arenas şehrinden de gidişler olabiliyor. Antarktika’ya diğer gidişler ise Yeni Zelanda’nın Güney Adası’nda bulunan “Invercargill” veya “Port of Bluff” şehirlerinden yapılıyor. Buradan Antarktika’ya yapılacak deniz yolculuğu 7-8 gün sürüyor. Uçakla gidilirse 10 saat sürecek bir yolu göze almak gerekiyor. Onun da garantisi yok. Hava şartları her an değişebildiğinden yarı yoldan dönmek zorunda kalabiliyorsunuz. O yüzden Güney Amerika Antarktika’ya gitmek isteyenlerin öncelikle tercih ettikleri bir yer.



Ushuaia’dan Antarktika Yarımadası’na deniz yolu ile 1,5-2 günde gidiliyor. Ancak bu gidişlerin de zamanı var. Hava şartlarının nisbeten elverişli olduğu Kasım – Mart ayları arasındaki 4 aylık süre en uygun zaman. Bu ayların dışındaki dönemde Drake Boğazı’nda dalga yüksekliği 15 metreye ulaştığından ve kıyılar buzla kaplandığından gidiş imkanı neredeyse yok. Neyse ki içinde bulunduğumuz Aralık ayı ulaşım açısından riski düşüktü. En azından öyle olacağını umut ediyorduk.
24 Aralık sabahı gemimiz Beagle Kanalı’ndan çıkmış Horn Burnu’na doğru ilerlemeye başlamıştı. Akşama doğru hava şartlarının elverişli olması halinde Drake Boğazı’na girmiş olacaktık. Ancak öğleye doğru kaptan tarafından yapılan anonsta boğazda dalga boyunun 10 metreye ulaşması nedeniyle korunaklı bir yerde bir süre vakit geçirmek zorunda kalacağımız bildirildi. O gün akşama kadar bulunduğumuz yerde bir ileri bir geri manevralarla geçti.


Beagle Kanalı'ndan çıkarken
Çoğunlukla gemide bütün gün sıkılmıyor musunuz şeklinde sorular geliyor. Bu yüzden gemi ile ilgili bazı bilgiler vermek istiyorum. Yolculuk ettiğimiz gemi Holland America Şirketi’nin orta ölçekteki “ MS Zaandam” adlı cruise gemisi. 1432 yolcu kapasiteli 61.000 Grt. luk geminin maximum hızı saatte 24 Knot. (Bir knot bir saatte katedilen 1 deniz miline yani 1852 m.ye eşit) Zaandam’ın 15 Aralık’ta Şili’nin San Antonio Limanı’nda başlayan programı 22 gün sonra 6 Ocak’ta Arjantin’in Buenos Aires kentinde son buluyor. Ancak biz, daha önce de bahsettiğim gibi Patagonya’yı gezmek istediğimizden yolculuğun 18. Günü 3 Ocak’ta Arjantin’in Puerto Madryn Limanında gemiden ayrıldık.
Bu 18 günlük seyrin bir kısmı karada geçti. Gemi gece yol alarak sabah erken saatlerde karaya yakın bir bölgede demirliyor. Demirlediği limanlarda günlük geziler yapma imkanınız oluyor. Akşam saat 5-6 gibi limandan demir alarak yoluna devam ediyor. Tam gün denizde geçen günlerde ise sıkılmanız mümkün değil. Bir sonraki gün uğrayacağı liman ve çevresi hakkında sunumlar yapılıyor. Akşama doğru canlı müzik eşliğinde çay, kahve veya alkollü içecek servisinin yapıldığı mekanlar var. Gece ise tiyatro salonunda konser veya gösterilerle güzel vakit geçiriyorsunuz. Kısaca klasik Cruise gemilerinin her türlü konforu gemide mevcut.


Zaandam Castro Limanı'nda
Antarktika kıtasında karaya çıkma konusuna gelince, Zaandam’ın programında böyle bir aktivite yoktu. Zira kıta ile ilgili konulan kurallar arasında bir seferde karaya çıkmaya izin verilen kişi sayısı 100 ü geçmiyordu. Yolcu sayısının yaklaşık 1400 kişi olduğu göz önünde tutulduğunda bu iş için günde iki seferden en az 7 gün ayırmak gerekirdi. O yüzden bu deneyimi yaşamak isteyenler daha az yolcu kapasitesine sahip gemilerle düzenlenen turlara katılmaktaydı. Ayrıca bu gemilerin karaya çıkış için kıyılara yakın seyretmesi gerektiğinden, buz kırma özelliğine sahip olması gerekmekteydi. Bu tip gemilerle düzenlenen turların programında sağlık koşulları uygun olan yolcular için kıtada geceleme imkanı da tanınıyordu. Gecelemeler, buza açılan bir oyuğun içinde soğuk ve rüzar geçirmeyen uyku tulumunda kalmak şeklinde oluyordu.
Gemi ve yolculuk hakkındaki bu bilgilerden sonra gezimize kaldığımız yerden devam edelim. 25 Aralık’ta kaptan, hava durumu ile ilgili gelen raporlarda denizin nisbeten sakinleştiği görüldüğünden yola devam kararı aldığını bildirdi. O gün öğleden sonra Horn Burnu önlerine vardık. Uzaktan görünen Horn Burnu önündeki deniz oldukça sığ kaya döküntülerini gizlediğinden bu bölgede seyreden gemiler kıyıya fazla yaklaşmamaya özen göstermekteydiler. O nedenle gemimiz emniyetli bir mesafeden geçerek “Drake Pasajı”nın hırçın sularına doğru ilerlemeye başladı.


Cape Horn
26 Aralık günü Drake Pasajı’nı geçtik. Adını 1578 yılında bu bölgeye ilk geziyi yapmış olan İngiliz denizci Sir Francis Drake’ten alan boğaz, 56. ve 61. Güney enlemleri arasında yer alıyor. Sınırları Horn Burnu ile Antarktika’ya ait olan “Güney Shetland Adaları” arasında bulunan boğaz Atlantik ve Pasifik Okyanusu’nun sularını birbirine bağlıyor. Güçlü su akıntıları, girdaplar ve yüzen buzdağları nedeniyle gezegenin en tehlikeli geçişi olarak kabul edilen Drake Pasajı’ndaki yolculuğumuz, içinde bulunduğumuz mevsim şartlarının elverişli olması nedeniyle rahat geçti. Yine de zaman zaman artan rüzgar ve dalga yükseklikleri nedeniyle gemide ayakta durmakta zorlandığımız anlar oldu.





Aynı gün akşama doğru Antarktik Yarımadası’nın kuzeyindeki “Güney Shetland Adaları”nın karla kaplı gri-beyaz silüeti ufukta belirmeye başladı. Herkes güvertede ve geminin 9.kattaki “Crow’s Nest” adı verilen seyir salonunda toplanmıştı. Hava güneşli ve görüş alanı oldukça açık, gözlem ve fotoğraf çekimi için son derce elverişli idi. Bu arada kaptan birazdan ilk buzdağı ile karşılaşacağımızı anons etti. Geminin sancak tarafında yaklaşık bir km. uzağından iri bir buz kütlesinin geçişini izledik. Takip eden günlerde bu tür manzaralara sık sık şahit olacaktık. O gün gemimiz kıtanın “Antarktika Yarımadası” adı verilen ve araştırma üslerinin önemli bir bölümünün yer aldığı bölgenin batı kıyılarına doğru yoluna devam etti.


Gördüğümüz ilk buzdağı
Güney Shetland Adaları

Zaandam'ın seyir salonu "Crow's Nest"

Antarktika  kıyıları görüş alanımızda


27 Aralık sabahı erken saatlerde 63. Paraleli geçtik. Zaandam, o gün Paradise Bay ve Lemaire Kanalını geçerek kıyı boyunca yer alan irili ufaklı adaların arasından seyrini sürdürdü. O gün ve takip eden gün tam bir görsel şölen gibiydi. Gözünüzün alabildiğine uzanan bembeyaz yamaçları, etrafınızdan geçen, bazılarının üzerinde penguen kolonilerinin bulunduğu buz parçalarını, kıyılardaki buzullardan suya yansıyan türkuvaz renkli yansımaları seyretmeye, görüş alanımıza giren bu manzaraları defalarca fotoğraflamaya doyamadık. 












Bu sularda çokça görülen balinaları da gözlemleme ve fotoğraflarını çekme fırsatı da bulduk. Yolcular, dünyanın en büyük canlısı olan bu hayvanların siyah sırt yüzgeçlerini ve havaya püskürttüğü suları görür görmez güverteye toplanıyor, fotoğraf makinaları ve telefonlarla en güzel pozu yakalamak için birbirleri ile yarışıyorlardı. Balinalar ise hiç istiflerini bozmuyorlar ama geminin yaklaşmasıyla birlikte koca kuyruklarını havaya dikerek suya dalıyorlardı. 




Antarktika kıtası 12 ülkenin katılımıyla 1959 da imzalanan bir anlaşma ile barışa ve bilime adanarak güvence altına alınmış. Anlaşmaya sonradan katılan ülkelerle bu sayının günümüzde 53 e ulaştığını görüyoruz. 53 ülkenin 29 u “İstişari taraf” statüsünde, 24 ü ise “İstişari olmayan taraf” statüsünde. Ülkemiz de 1995 yılında anlaşmaya taraf olan ülkeler arasına katılmış. Hatta Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından görevlendirilen bir ekip 24 Şubat – 1 Nisan 2017 tarihleri arasında “Turkish Antarctic Expedition – 1” (TAE-1) adı altında kıtaya bir sefer bile düzenlemiş.
Anlaşmada, kıtadaki doğal hayatın ve ekosistemlerin korunması, hiçbir ticari faaliyetin yapılmaması, bilimsel amaçların dışında maden araştırmalarına izin verilmemesi gibi son derece katı kurallar içeren yasaklar yer alıyor. Kıtaya yapılan gerek bilimsel amaçlı, gerekse gezi amaçlı seferlerde bu kurallara titizlikle uyuluyor. Gemimizin Antarktika kara sularına girmesi ile birlikte yapılan uyarılarla yolcuların geminin açık alanlarında sigara içmeleri, ellerinde yiyecek ve içecek ile güverteye çıkmaları yasaklandı.
Daha önce bahsettiğim gibi gemideki günlük aktiviteler arasında bulunduğumuz bölge, şehir ya da coğrafya hakkında tanıtıcı ve aydınlatıcı sunumlar yapılıyor. Yolculuğun Antarktika ile ilgili bölümü ile birlikte gemide bulunan “Antarctic Expedition Team” tarafından kıtaya ilişikin bir çok sunum yapıldı. Ayrıca kıtaya ait dökümanter film gösterileri gerçekleşti. Bunların bir kısmına katılma fırsatımız oldu.

Antarktika’da çeşitli devletlere ait faaliyet gösteren birçok araştırma istasyonu var. Kıtadaki en büyük araştırma istasyonu ABD’ne ait olan Mcmurdo Araştırma Üssü. Bu üs kıtanın güney-doğu kesiminde yer alıyor. İstasyonların büyük bir kısmı ulaşım kolaylığı ve iklim koşullarının nisbeten elverişli olması nedeniyle Antarktika Yarımadası'nda bulunuyor. Bu istasyonlarda çalışan personelin sayısı yaz aylarında 5000 i bulurken, kış aylarında bu sayı 1000 kişiye kadar iniyor. 27 Aralık günü gemimizin rotasına yakın bir mesafede bulunan Birleşik Devletlere ait “Palmer Araştırma İstasyonu”ndan 7 kişilik bir ekip ziyaretimize geldi. Gün içinde yaptıkları sunumlarda istasyondaki hayatları, neler yaptıkları, çalışma koşulları ve kendilerini burada görev yapmaları için motive eden nedenler hakkında bilgiler verdiler. Soru cevap şeklinde geçen sunumlar oldukça ilginçti.


Palmer Araştırma İstasyonu ekibi


28 Aralık günü Zaandam 65. güney paraleline ulaştı. Güneye doğru indikçe günler gittikçe uzamış, neredeyse hava kararmadan güneşin doğuşuna şahit olmuştuk. O gün güneşin batışını akşam saat 24:00  gibi izledik. İki saat sonra da saat 02:00 de tekrar doğdu. 28’i 29 Aralığa bağlayan gece o güne kadar yaşadığımız en kısa gece idi.
O gün kaptan yaptığı açıklamada rota üzerindeki geçitlerde saptanan yoğun buz kütlelerinin gemi için tehlikeli olabileceğini bildirerek akşam saatlerinden itibaren dönüşe geçeceğini bildirdi. 29 Aralık günü hava şartlarında ani bir değişim oldu. Gemimiz gün boyu sis içinde seyretti. Hatta bir ara kar yağışı altında kaldık. O nedenle o gün ve ertesi gün hava şartları fotoğraf çekimi için elverişli değildi. 
Antarktika’ya yapılan yolculuklarda böyle sürprizlerle karşılaşmak her zaman mümkün. Hava şartları çok değişken. Neyse ki iki gün boyunca etrafı seyretme ve bol bol fotoğraf çekme imkanı bulabilmiştik.

65. enlemde gün batımı (saat:24:00)

29 Aralık akşamı Zaandam Antarktika yarımadasının doğu kıyılarına ulaşmış ve yönünü Falkland Adalarının başkenti Port Stanley’e doğru çevirmişti. Yaptığımız yolculuk Zaandam’ın bu sezondaki Antarktika’yı içeren ilk seferi idi. Bundan sonra iki sefer daha yapacak, Mart ayından itibaren Antarktika’ya gidiş için mevsim sona erdiğinden yönünü başka rotalara doğru çevirecekti.
24 Aralık’ta başlayan Antarktika yolculuğumuz 7 gün sürdü. Bugüne kadar yaptığımız seyahatlerin yanında bu seyahatin ayrı bir yeri olduğunu söylemem lazım. Son derece sıra dışı ve büyülü bir deneyim yaşadık. Bunu anlatmak çok zor. Adeta bir başka gezegene gitmiş gibi hissetik kendimizi. Dünyamızda böylesine titizlikle korunan yerlerin hala var olduğunu görmek çok güzel. Tek eksiğimiz karaya çıkamamak oldu. Ama, kıtanın güzelliklerini doya doya seyrettik, o coğrafyanın tertemiz ve buz gibi havasını derin derin içimize çektik.  
Yaşamlarında seyahat etmeye, gezmeye, yeni kültürlerle tanışmaya, yeni coğrafyaları keşfetmeye önem veren gezginlere seyahat planlarında Antarktika’ya yer vermelerini şiddetle tavsiye ediyoruz. Kıtaya yapılan gemi yolculuklarında karbon salınımı nedeniyle sınırlamaya gidileceğine dair duyumlar var. Bugün bu yolculuğu yapmaya izin veren şartlar belki de ilerde daha kısıtlı hale gelebilir. Antarktika bugün belki de dünyamızın en temiz en iyi korunan coğrafyası. Umarız bu devam eder.




Birkaç gün sonra Arjantin’in Puerto Madryn Limanı’nda gemiden ayrılacak ve Patagonya’ya doğru yola çıkacaktık. Görmek için bir süredir hayalini kurduğumuz “Perito Moreno” buzulu bizi bekliyordu. Bu yolculuk ile ilgili anılarımıza bir başka yayında yer vereceğiz.

2 yorum:

  1. Çok güzel. Memnuniyetle, zevkle hevesle izliyoruz.

    YanıtlaSil
  2. Kaleminizle gel dedi uzak topraklar Yekta Bey. ..selam ve sevgilerle. ..

    YanıtlaSil